Hicretin Gizli Tanığı: Sevr Dağı ve Sevr Mağarası’nın Mucizeleri

İslam tarihinde bazı mekânlar vardır ki, taşın toprağın ötesinde derin manalar taşır. İşte Sevr Dağı, sadece bir coğrafi yükselti değil, teslimiyetin, sadakatin ve ilahi korumanın zirveleştiği yerdir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile sadık dostu Hz. Ebu Bekir’in (r.a.)

Mekke’den Medine’ye hicret yolculuğunda sığındıkları bu mağara, tarihin akışını değiştiren mucizelere ev sahipliği yapmıştır.

Sevr Dağı’nın Konumu ve Özellikleri

Sevr Dağı, Kâbe’nin bulunduğu Mescid-i Haram’ın güney cephesinde, yaklaşık 4 kilometre uzaklıkta ve Arafat yolu üzerinde yer alır. Hacıların ve ziyaretçilerin sıklıkla ziyaret ettiği bu dağ, fiziksel yapısı itibariyle zorlu bir tırmanış gerektirir.

Dağın eteği ile zirvesi arasındaki mesafe 458 metre olup, ortalama bir yürüyüş temposuyla yaklaşık 1,5 saatte çıkılabilmektedir. Zirveye yakın bir noktada bulunan mağara, İslam’ın kaderini belirleyen o kutlu misafirleri ağırlamıştır.

Mağaradaki Üç Gün ve Stratejik Tedbirler

Hicret yolculuğu başladığında, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.), müşrikleri şaşırtmak ve izlerini kaybettirmek için Medine yolunun tersi istikametindeki Sevr Dağı’na yönelmişlerdir. Cuma, Cumartesi ve Pazar gecelerini burada geçiren iki dost, ilahi korumanın yanı sıra beşeri tedbirleri de elden bırakmamışlardır.

Mağaraya vardıklarında, dostluğun en güzel örneğini sergileyen Hz. Ebu Bekir, içeride zararlı bir hayvan olup olmadığını kontrol etmek için mağaraya önce kendisi girmiş, güvenli olduğundan emin olduktan sonra Peygamberimizi davet etmiştir.

Bu süreçte kurulan kusursuz iletişim ağı şöyledir:

• İstihbarat: Hz. Ebu Bekir’in oğlu Abdullah, gündüzleri Mekke sokaklarında müşriklerin konuşmalarını dinliyor, geceleri ise bu bilgileri mağaraya taşıyordu.
• Lojistik ve Gizlilik: Hz. Ebu Bekir’in kölesi Amr ibn-i Füheyre, o civarda koyunlarını otlatarak hem onlara süt ikram ediyor hem de sürülerin ayak izleriyle Abdullah’ın ayak izlerini siliyordu.

Sevr Mağarası’nda Gerçekleşen Mucizeler

Sevr Mağarası, akıl ve mantığın bittiği yerde ilahi yardımın nasıl devreye girdiğinin en somut kanıtıdır. Kaynaklarda burada gerçekleşen üç büyük mucize ve hadiseden bahsedilir:

1. Yılan Isırığı ve Şifa: Mağarada bulundukları sırada Hz. Ebu Bekir’i ayağından bir yılan sokmuş, ancak o, Peygamber Efendimiz uyanmasın diye acısını içine atarak kımıldamamıştır. Durumu fark eden Efendimiz (s.a.v.), mübarek tükürüklerini ısırılan yere sürerek şifa vesilesi olmuş ve acı anında dinmiştir.
2. Örümcek Ağı ve Güvercin Yuvası: Onlar içeri girdikten hemen sonra Allah’ın emriyle mağaranın ağzına bir örümcek ağ örmüş ve güvercinler yuva yapmıştır.
3. “Üzülme, Allah Bizimle Beraberdir”: Müşrikler izleri takip ederek mağaranın ağzına kadar gelmişlerdi. İçlerinden biri içeri bakmak isteyince, Ümeyye bin Halef; “Orada ne işin var? Görmüyor musun, Muhammed doğmadan önce örümcekler ağ germiş, kuşlar yuva yapmış” diyerek onları vazgeçirmiştir.

O esnada endişelenen Hz. Ebu Bekir, “Ya Rasûlallah, eğilip baksalar bizi görecekler” dediğinde, Peygamberimiz (s.a.v.) o meşhur cevabı vermiştir: “Sus ya Ebâ Bekir! Üçüncüleri Allah olan iki kişi hakkında ne endişe ediyorsun?”

Hicret Yolculuğunun Takvimi

Sevr’deki bekleyiş, müşriklerin “yakın çevrede” yaptıkları aramanın sona ermesini beklemek içindi. Bu sürecin zamanlaması şu şekilde gerçekleşmiştir:

Günler	Olay
Cuma – Pazar	Peygamberimiz (s.a.v.) ve Hz. Ebu Bekir mağarada 3 gece gizlendiler.
Pazartesi (Seher)	Kılavuz Abdullah b. Üreykit, emanet edilen develerle Sevr’in eteğine geldi.
Hareket	Sahil yolu takip edilerek Medine-i Münevvere’ye doğru yola çıkıldı.

Sıkça Sorulan Sorular